12 Nisan 2012 Perşembe

OUTLIERS

Serkan sayesinde geçenlerde " outliers çizginin dışındakiler "(Malcolm Gladwell) adındaki kitabı okudum. Normalde kişisel gelişim kitaplarına karşı bir antipatim vardır ama Serkan'ın anlattıklarından ve kitabın giriş kısmını okuduktan sonra bu kitabın çok farklı olduğu aşikâr oldu. Kitap genel hatları ile başarının öyküsünü gerçekçi verilere dayanarak anlatıyor. Kitabın en sıkıştırılmış halde anlatmak istediği çok başarılı insanların başarılı olması onların doğaüstü yeteneklerine süper IQ larına bulunmaz kişiliklerine bağlı değildir, bir insanın başarılı olması doğduğu yıla, büyüdüğü sosyal çevreye yaptığı çalışmaların yoğunluğuna bağlıdır. Kitap toplam 11 bölümden oluşmakta burada hepsini satır satır burada anlatacak değilim sadece çok sevdiğim bölümlerinden biraz bahsetmek istiyorum.
A) OCAK-MART AYINDA DOĞANLARIN GİZEMİ (MATTHEW EFFECT)
 Başlığa ilk başta bakınca sanki tarotla, burçlarla alakalı gibi gelebilir ama aslında hiç alakası yok. Kitabda yapılan araştırmada Kanada'nın en iyi buz hokeyi liginin genelde Ocak-Mart ayında doğdukları keşfedilmiş, onun dışında benzer bir araştırmayı Avrupa futbol ligine uygularsanız benzer sonuçlara ulaşıyorsunuz(birkaç isme baktım tuttu hakkeden:)) Bu durum en yalın açıklaması: Şu anki alışılagelen eğitim sisteminde sınıflar yaşa göre sınıflandırılmakta. Her yıl belli bir yaşa gelen her çocuk okula başlar. Ama burada şöyle bir duruma dikkat etmek gerekir. Mesela 2000 yılında okula yani başlayanlardan oluşan bir sınıf düşünün hepsi 2000 doğumlu ama aynı sınıfta Ocak.2000 doğumlularda bulunmakta, Aralık.2010 doğumlularda yani aynı sınıfta olupta aralarında 11 ay fark olan insanlar mevcut. 2008 yılına gelindiğinde aynı sınıfta futbol ya da basket takımı ile ilgili elemeler yapılsa fiziki açıdan sınıf arkadaşlarına göre daha yetişkin olan ocak-şubat-mart doğumluların seçilmesi muhtemeldir. Sonrası mı? Takıma seçilen aday sokakta top oynayan arkadaşlarına göre daha ciddi ve daha yoğun bir eğitim alacaktır. Aldığı eğitim ile beraber hem vücudu hem de yetenekleri daha fazla gelişecek ve ilerde başka elemeler olduğunda öne geçmesi diğerlerine göre daha olası olacaktır. Aslına bakarsın burada asıl dikkat edilmesi gereken nokta yapılan antremanların yoğunluğunun önemi.
 B)10.000 SAAT KURALI
Kitabdaki en sevdiğim bölüm. Sizce Beatles ile Bill Gates'in ortak noktası ne? ya da Fazıl Say niye piyanoda bu kadar popüler. Bu abilerin doğaüstü bir yetenekleri mi var? Tabii ki yatkın olunan konularda uzmanlaşmanın faydalı vardır ama biraz sonra bahsedeceğim şeyin yanında devede kulak. Kitap diyor ki bir konuda tam anlamıyla profesyonel olmanız için o konu ile ilgili olarak 10.000 saat çalışma duvarını aşmanız lazım. Bu eğer futbolcu iseniz 10.000 saat antrenman, dansçı iseniz 10.000 saat prova, eğer mühendis iseniz fazla ve fazla mesai demek.
1990 yılında psikolog K. Anders Ericsson Berlin Müzik Akademisi keman eğitimi alan mezunları bir araştırma yapmışlar: Araştırmada mezun olanları 3 gruba ayırmışlar:
1. grupta dünyaca bilinen kemancılar;
2. grupta iyi olan kemancılar
3.grupta bu işi hobi olarak devam ettiren ya da herhangi bir okulda ya da bir yerde eğitim verenler.
Bu 3 grupta bakıldığında kemana nerdeyse aynı yaşlarda başlarmışlar (5 yaş). İlk 1-2 yıl her grup her hafta benzer oranda pratik yapıyor. Fakat gruplar 8 yaşına geldiğinde yapılan pratik oranları değişmeye başlıyor; 1.grup diğer gruplara göre çok daha fazla pratik yapıyor. Gruplar 20 li yaşlarına geldiğinde grupların toplam yaptığı çalışma dağılımları şöyle: 1. grup:10.000 saat 2. grup: 8,0000 saat 3. grup: 4.000 saat Şimdi bu araştırmadan yola çıkarak Beatles'ın ve Bill Gates'in ortak yönüne bakalım. Beatles: Beatles grubu 1960 yılında yaşam mücadelesi veren lise grubu iken Hamburg'da çalmaları için teklif alırlar. Burada bir kulüpte haftanın 7 günü 8 saat boyunca çalarlar ve bunu 160 dan 1962 yılına kadar her birinde ortalama 100 gece olacak şekilde Hamburg!a 3 defa gelirler. Bundan sonra aşağıda sadece 3 şarkının yapım yıllarını yazıyorum.
1. Yesterday:1965
2. Yellow Submarine: 1966
3. Let it be: 1970
Görüyorsunuz grup Hamburg'dan önce kendi çapında yerel bir grup iken Hamburg seferlerinde yoğun çalamadan sonra dünya çapında bir gruba dönüşüyor.
Bill Gates:
Bill Gates'in babası zengin Seatellı bir avukattır, anneside bilinen bir bankerin kızıdır. Bill Gates 7. sınıfta sadece durumları iyi olan ailelerin çocuklarının olduğu özel bir okula gönderilir ve buradaki 2. senesinde okulda bilgisayar kulübü açılır. Tabii 1968 daha birçok üniversitede bilgisayar yokken böyle bir durum olması onun için büyük bir şansdır. Bill Gates bu yeni aletlere o kadar çok ilgi duyar ki bilgisayar kulübü neredeyse onun evi olur. Daha sonra arkadaşının ailesinin sahip olduğu şirketlere bilgisayar kiralayan bir firmada kiralana bilgisayarlar için programlama yapmaya başlar, daha sonra Washington üniversitesinde, bilgisayarlar başında istediği kadar zaman geçirme karılığında üniversite para ödemeleri için programlama yapmaya devam eder. Bilgisayar onun için bir takıntı olmuştur hafta sonları, ders araları hatta beden eğitimi derslerinde gecenin bir yarısı gider bilgisayar laboratuarlarında çalışır.

Sanırım 10.000 saatin nasıl aşıldığı hakkında Bill Gates'in devam eden kariyeri hakkında bilgi vermeme gerek yok. Yukarda verdiğim iki örnek gibi Mozart, Fazıl Say, Metallice vs. isimlerini biraz araştırırsanız eminim diğer 10.000 saatleri görmüş olacaksınız.

C) UÇAK KAZALARININ ETNİK TEORİSİ:

İstatistiklere baktığınızda 2000 li yıllardan beri uçak kazalarında muazzam bir düşüş olduğunun farkında mısınız? Aslına baktığınızda geçen 12 yıl içinde uçuş teknolojisinde çok süper gelişmeler olmadı ve zaten çoğu havayolunun filoları haka aynı tip uçaklardan oluşmaktadır. Yani balıldığında filmlerde olduğu gibi, motor patlaması gibi olaylara pek rastlanılmamaktadır. Kaza yapan uçakların çoğu planlanan zamanın gerisinde kalmış zamanı yakalamak için acele eden piloltlar sebebiyet vermektedir. kazaların %52 sinde pilot 12 dsaatten fazla uyanık/uçuyor idi. Geri kalan %44de pilot ve yardımcı pilot ilk defa beraber uçuyorlardı yani rahaty bir iletişim ortamı yoktu. Havacılık otoritelerinden biri (adı:Earl Weener denen bir amca) bir uçak idaresi asla tek bir kişi üstünde olmamalıdfır, pilot ve yardımcı pilot birbierlerini sürekli check etmeli, ortak bir şekilde uçağı kullanmalı hatta eğer biri yetersiz (yorgun vs.) diğeri kumandayı almadır der. Bu anektoktdan sonra bir kazadan bahsedersek:
1990 da kolombiya havayolllarına ait Kolombiya New York seferini yapan uçak, uçtukları gün havanın sisli olmasından dolayı, New York ta Kennedey havalimanında yoğun bir hava trafiği ile karşılaşırlar, bu sebepten doalyı havalimanı üstünde birkaç turu atmak zorunda kalırlar, havanın rüzgarlı da olmasından dolayı tam inecekken havada bir tur atmak zorunda kalırlar, son turdan sonra inme pozisyonuna geçerken ilk önce 1.motor saniyeler sonrada 2. motor da durur, sonuç kötüdür, uçağın 158 yolcusu da ölmüştür. Uçağı düşüş sebebini bulmları 1 günü bile geçmez:uçakta yakıt bitmiştir.

Nasıl oluyorda o kadar saat havada dolaşırken pilotlar bu durumu farketmezler ve zamanında önce inmeyerek bu kadar kötü bir kazaya sebep olurlar.Pilotların ikiside sarhoş filan mıydı? hayır.
Aslında ne olup bittiğini anlamak için  pilotların o günkü kondisyonuna, kendi aralarında ve Kennedy Havalimanı kulesi ile aralarında geçen konuşmalara bakmak yerinde olur.

2. kez pilot pisti kaçırdıktan sonra yardımcısına, acele ile söyler:  kuleye söyle; pisti kaçırdık ve yakıtımız bitiyor acil bir durumdayız.
Yardımcı pilotun kuleye söylediği ise: "merhaba şu pisti kaçırmış durumd aolup koordinatlarımız 1-8-0 dadır, bu arada yakıtmız azalıyor."

Burda dikkat edilmesi gereken nokta yardıcı pilot acil durumda olduğunu kuleye tam olarak yansıtmamaktadır. Söylediği cümlelerin sertliği; "kahvem azalıyor biraz daha alabilir miyim" den daha sert değildir.

bu konuşma bir tür "mitigated speech" dir.Yani ast üst ilişkisinden dolayı gerçek durumun üstlere anlatılmasının çekinilmesi durumu. havacılılkta kule üstündür ve brezilya kültüründe üstlere saygı önemlidir, bu yüzden söylenenler "kibarca" söylenmelidir.

havacılık kayıtlarına baktığınızda 200lerden önce bunun gibi başka havayollarıda vardır. Kore hava yollarının 200lerden önce ki tarhiinde sırf ast üstilişkisinden dolayı üstlerine durumun vahametini bildiremeeyen astlardan dolayı dğşen bir sürü uçak vardır. Çünkü Kore kültüründe büyüklerine ve üstlerine sert çıkmak çok ama çok büyük bir saygısızlıktır. 2000 li yıllardan sonra havayolları kokpit içindeki resmi dili ingilizce yapar ve tamami ile proffesyonel bir eğitim verir, şimdiki standartlarda 2. pilot 1. pilotun yetersiz olduğunu düşündüğü anda 1. pilotun görevini devralma hakkına sahiptir.

Özet olarak bazen iş yerinde ya da günlük hayatımızda üstlerimize ve büyüklerimize ya da sevdiklerimize ayıp olmasın saygısızlık olmasın diye yapılması gerekenleri yapmıyoruz, ve bu saygı kavramı yüzünden aslında hem kendimiz hemde başkaları için daha kötü sonuçlara sebep olabiliyoruz

Not: Kore havayolları şu anda Star alliance ın en saygın havayolu şirketlerinden biridir.


Bu üstte anşattığım bölümler dışında uzakdoğulu insanların atalarının yaşama koşlullarından dolayı (pirinç tarlarında çalışma) çok çaçışkan oldukları ve görece diğer kültürlere göre matematik ve diğer bilimlerde daha yetenkeli olmalarının daha zeki olmalarından dolayı değil detaylara çalışmaya daha dayanıklı olmarında bahsediyor;

Kısaca bu kitap başarının herhangi bir yetiye değil zamanı ve etrafı iyi anlamak ve çok çalışmak ile ilgili olduğunun anlatan güzel bir kitap







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder